Nisan 2021’de Marmara Denizi’nde gözle görünür hale gelen deniz salyası (müsilaj) ile mücadele etmek için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ‘Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Eylem Planı’ hazırlandı. 2021-2024 yıllarını kapsayan eylem planında, müsilaja kalıcı çözümler üretilmesi için yapılacaklar listelendi.
Plan için belirlenen süre dolmak üzere. Müsilaj eylem planının hedefine ulaşıp ulaşmadığını hidrobiyolog (deniz ve tatlı sulardaki tüm yaşamsal süreçleri inceleyen bilim insanı) Levent Artüz ve limnolog (İç sulardaki verimliliği, biyolojik yaşamı ve bunlara etki eden tüm doğal faktörleri inceleyen bilim insanı) Dr. Erol Kesici değerlendirdi.
Artüz ve Kesici, Marmara Denizi’nin kirliliğine sebep olan faktörlerin ortadan kaldırılmadığını, düzelmek yerine denizin durumunun daha kötüye gittiğini belirtti.
‘HALA YÜKSEK ORANDA AZOT VE FOSFAT MİKTARINA RASTLIYORUZ’
Eylem planında yer alan maddeler ne kadar uygulamaya alındı?
Artüz: O zaman da belirtmiştim, söz konusu plan temelde ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktı. Zaten uygulandığı da söylenemez. O zamanlar ihtiyacımız olanının plan değil, eylem olduğunu açıkça belirtmiştim. “Bizim hâlâ Marmara Denizi’ni tam gaz ve gün be gün artan bir şekilde kirletmeye devam ettiğimizi, bunun en belirgin kanıtının da Ergene Deşarjı olduğunu, dünyanın en kirli akarsularından biri olan ve Ege Denizi’ne akan Ergene Nehri’nin kirletici unsurlarını 50 kilometre taşınıp Tekirdağ’dan Marmara Denizi’ne basıldığını” belirtmiştim, hem de yine bu gazetede.
Kesici: 4 yıllık süre içerisinde yapılan şeylerin olumlu olduğunu söylemek mümkün değil. Bir sonuç alındığını düşünmüyoruz. Denizlerin dip kısımlarında yapmış olduğumuz araştırmalarda hala yüksek oranda azot ve fosfat miktarına rastlıyoruz. Denizlerdeki azot miktarının yüzde 40 oranında düşürülmesi hedeflenmişti. Öyle olsaydı denizde canlılık faaliyeti görürdük. Biyoçeşitlilik açısından bir gelişme kesinlikle söz konusu değil.
‘MARMARA DENİZİ’NİN KİRLETİLME İVMESİNDE ARTIŞ OLDUĞU SÖYLENEBİLİR’
Eylem planı ile Marmara Denizi’nin durumunda bir iyileşme olmadı mı?
Artüz: Bu geçen zaman diliminde Marmara Denizi’nin durumunun çok daha kötüye gitmesi dışında bir gelişme olmadı. Eylem veya uygulama hak getire. Deşarjlar artarak sürüyor, tüm Ergene’nin kirletici unsurlarının Marmara Denizi’ne basılması tam gaz devam ediyor, bu su kütlesinin her noktasından “derin deniz deşarjı” adı altında atıklar denize basılıyor. Hatta Marmara Denizi’nin kirletilme ivmesinde artış bile olduğu söylenebilir.
Kesici: Marmara Denizi’nin ekosistemi iyileşmedi. Denizin direncinin artmış olduğuna dair bir veri göremiyoruz. Gördüğümüz, aşırı deniz anaları. Deniz analarının aşırı gözükmesi; istilacı bir tür olduğunun ve onları yiyecek balık türleri olmadığı için ortamın deniz analarına kaldığı anlamına geliyor. Sadece denizin üst kısmındaki salyaları toplamakla bu sorun çözülmüyor. Müsilajı meydana getiren mavi-yeşil alglerin birim alandaki miktarı alabildiğine fazla. Marmara, büyük bir atık çukuruna dönüşmekte.
‘İSTAVRİT BALIKLARI AVLANABİLİR BOYA ULAŞAMADI’
Yani eylem planı Marmara Denizi’nde oluşan kirliliğin önüne geçemedi diyebilir miyiz?
Artüz: Durum ortada. Belirttiğim gibi kirliliğin önüne geçecek olan “eylem planı” değil, eylem. Siz istediğiniz kadar plan yapın, hatta olabilecek en iyi planları yapın, uygulamaya yansımadıktan sonra hiçbir işe yaramayacaktır. 2021 Ağustos ayı ortalarından itibaren ana masif müsilaj kütlesi bakteriler tarafından parçalandı. Marmara Denizi genelinde suda çözünmüş oksijen miktarı kirlenme dolayısı ile çok düşük olduğundan, bu süreç çok yavaş ilerledi. Sevinç ve Erdal İnönü Vakfı bünyesinde yürütülen MAREM (Marmara İzleme projesi) gurubu olarak izleme çalışmaları yürütüldü ve farklı türlerden 8 bine yakın balık örneklendi. Bu çalışma ile ortaya çıkan sonuçlar korkutucu. Bu kütleyi parçalayan bakterilerin Vibrio gurubu olduğunu tespit ettik. Bu bakteriler, özellikle balıklarda ciddi enfeksiyonlara sebep oluyor. Örneğin; bir yaşına ulaşmış istavrit balıklarının çok büyük bir bölümü, su ürünleri avcılığı tebliğinde belirtilen avlanabilir boya, yani üreme boyuna ulaşamadılar; bir anlamda “güdük” kaldılar. Bu olgunun yakın dönemde balık stoklarımızda çok ciddi etkilerini göreceğiz. Hatta balık fiyat ve istihsal miktarlarına baktığınızda, bu durum görülmeye başlandı bile. Bunun en somut örneklerinden biri, Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği’nin “son günlerde yakalanan istavrit balıklarının çoğunun yasal boyun altında olduğu” sebebi ile yasak konulmasını talep etmeleridir.
Kesici: Denizdeki kirliliğe neden olan kentsel, endüstriyel atıklar, gemi taşımacılığı, gemi sökümü, kara ve hava ulaşımından kaynaklanan riskler, av baskısı ortadan kalkmış değil. Kirlilik baskısı hala devam etmekte. Marmara Denizi’nin eylem planındaki maddelerden biri dip çamurlarının temizliği. Dip çamurlarında yüksek oranda azot, fosfat miktarı var. Çünkü derin deşarj sistemiyle atıklar halen daha denize bırakılıyor. İstanbul, Çatalca Havzası, Tekirdağ, Edirne, Bursa, Balıkesir’den sanayi ve endüstriyel tarımsal atıklar denize ulaşıyor.
‘TABELALAR İLERİ BİYOLOJİK AMA İÇERİSİNDE NE OLDUĞUNU BİLMİYORUZ’
Eylem planında Marmara Bölgesi’ndeki tüm illerde atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma ve membran arıtma sistemlerine dönüştürülmesi hedeflenmişti. Bu hedefe ulaşıldı mı?
Artüz: Bırakın bunların yapılmış olmasını, bu konularda ileriye dönük bir planlama bile mevcut değil. Daha deşarj sistemlerinde çağımızın belası mikroplastikler bile tutulmuyor. Tüm kanun, yönetmelik ve tebliğlerde denizler açıkça “alıcı ortam” olarak belirtiliyor. Bu şartlar altında kim takar ileri biyolojik arıtmayı, hele hele de membran arıtma sistemini. Yap bir göstermelik arıtma tesisi deniz kenarında, arıtıyorum söylemleri ve derin deniz deşarjı adı altında bas denize. Siz hukuki altyapısını hazırlamadan hangi planı yaparsanız yapın, sonuç bundan farklı olmayacaktır.
Kesici: İleri biyolojik arıtma tesislerinin sayısının yeterli seviyeye getirildiğini kesinlikle düşünmüyorum. “İleri biyolojik” tabelaları görüyoruz ama içerisinde ne olduğunu bilmiyoruz. Öncelikle özellikle “kirleten öder mantığından” vazgeçmemiz gerekiyor. Denizi kirleten firmalara para cezası vermekle sorun çözülmüyor. En ağır cezaların verilmesi gerekiyor. Meriç’ten, Çorlu’dan gelen atıklar ne oldu? Oradaki arıtmaların durumu nedir? Derelere atıkların nasıl bırakıldığını görüyoruz.
‘ÇÖZÜM: MARMARA DENİZİ’Nİ ‘ALICI ORTAM’ STATÜSÜNDEN ÇIKARTMAK’
Eylem Planı, hedefe ulaşmadıysa ve kirliliği önleyemediyse bakanlığın ve belediyelerin öncelikle yapması gereken nedir?
Artüz: Çok basit; acilen Marmara Denizi’ni “alıcı ortam” statüsünden çıkarmalı. Önceki dönemlerde yapılmış hataları ortaya koymak, yüzleşmek, yapılan yanlışları sürdürmemek ki, bunlar bu denizi bu duruma sokan unsurlar. Bir de kirliliği önlemede samimi olmak.
Kesici: Her şeyden önce bizim kapımızın önünü temizlememizle ilgili ciddi adımlar atmamız gerekiyor. Av baskısı giderilmeli, dip temizliği yapılmalı, katil ağların temizliği yapılmalı. Belirli bir dönem ileri biyolojik arıtma sistemlerinden çıkan suyun bile Marmara Denizi’ne verilmemesi gerekiyor. Marmara Denizi artık çok hasta ve hassas. İyileşmesi için dinlendirilmesi, dinlendirilirken tedavi edilmesi şart. Bunları yapmazsanız siz ne kadar madde sıralasanız da her şeyi yaptığınızı söyleseniz de deniz yanıltmıyor. Marmara Denizi’nin ekosistemi göçmüş vaziyette. Denizlerdeki plastik kirliliği öylece duruyor. Bu insan faktörüdür. İnsanların ahlaklı ve dürüst olması, yaşadığı yeri kirletmemesi gerekiyor.